Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, “Müslümanlar olarak Gazze’de imtihana tabi tutuluyoruz” dedi. Erdoğan, Dünya İslam Bilginleri İstişare Toplantısı için İstanbul’da bir araya gelen İslâm alimlerini heyet olarak kabul etti. Burada konuşan Erdoğan, “Müslümanlar olarak Hakk’ın yanında durmak, gerçek anlamda, samimi anlamda Allah’ın ipine sarılmak, yegane kurtuluş yolumuzdur” dedi. İnsanlığın Gazze’de büyük bir sınav vermekte olduğunu kaydeden Erdoğan, “Dün, bu imtihan Suriye’de veriliyordu. Daha önce Afganistan’da, Irak’ta, Yemen’de, Somali’de, Bosna’da sınandık” şeklinde konuştu.
Kuruluşundan beri sürekli işgal, zulüm ve haydutlukla topraklarını büyüten İsrail’in, masum kanı dökmeye devam ettiğini vurgulayan Erdoğan’ın sözlerinden öne çıkanlar şöyle:
Gazze’de 7 Ekim’den bu yana insanlık tarihinin en vahşi katliamlarından biri yaşanıyor. İnsanı, insanlığından utandıracak ne kadar işkence, canilik ve ahlaksızlık varsa, geride bıraktığımız 219 gün içerisinde Gazze’de ve işgal altındaki Filistin topraklarında işlenmiştir. Dahası bunlar öyle gizli-saklı yapılmamış, tüm dünyaya canlı yayınlarla izlettirilmiştir. 7 Ekim öncesinde zaten bir açık hava hapishanesi olan Gazze; son 219 gündür, örneğini sadece Hitler Almanyası’nda gördüğümüz bir “temerküz ve imha kampına” dönüştü.
Şu an insanlık büyük bir sınav vermektedir. Dün, bu imtihan Suriye’de veriliyordu. Daha önce Afganistan’da, Irak’ta, Yemen’de, Somali’de, Bosna’da sınandık. Şimdi de Müslümanlar olarak Gazze’de imtihana tabi tutuluyoruz. Ya bu imtihandan alnımızın akıyla çıkacağız, ya da bir ömür boyu kalbimizde ağır bir pişmanlık yüküyle yaşamak zorunda kalacağız. Şunu çok net ifade etmek isterim. Başkalarından medet ummak, Müslümanlara yakışmaz. Biz önce kendimizden, kendi hesabımızdan sorumluyuz. Filistin halkına karşı kardeşlik görevimizi yapmakla mükellefiz. Elimizle, dilimizle engelleyerek, buna imkânımız olmadığında en azından kalbimizle buğzederek zulme karşı durmak zorundayız.
İnsani değerlerin sınandığı Gazze imtihanında, herkes kendisine yakışanı yapacak. Birileri İsrail’e koşulsuz destek verecek, katliamlarını örtecek, vicdanlarını rafa kaldırıp her platformda İsrail’in avukatlığını üstlenecek. Biz de Müslümanlar olarak Rabbimiz neyi emrediyorsa onu yapacağız.Kimin ne dediğine bakmadan, Filistinli kardeşlerimize tüm imkanlarımızla sahip çıkacağız. İsrail’in katliamlarına karşı tepkimizi, meşru zeminde kalarak, her fırsatta açıkça göstereceğiz. İsrail’in her vicdanlı sesi, “anti-semitizm” sopasıyla susturmasına fırsat vermeyeceğiz. Soykırımcı katilleri ifşa etmeye, katliamlarını yüzlerine haykırmaya devam edeceğiz. Yöneticilerimizi, İsrail üzerinde daha fazla baskı kurmaları, İsrail’i ateşkese icbar edecek ticari, hukuki ve diplomatik adımları atmaları noktasında teşvik edeceğiz.
Gazze, on yıllardır bize propagandası yapılan değerler için bir turnusol olmuştur. Bize her fırsatta insan hak ve hürriyetlerinden bahseden ülkelerin, 35 bin Gazzeliyi katledenlere aleni destek verdiğini gördük. Uluslararası basın kuruluşlarının, İsrail’in kanını akıttığı 150 gazeteci için tek bir cümle dahi kuramadıklarını gördük. BM’nin, bırakın Filistinlilerin hayatını, kendi personelini bile korumaktan aciz olduğunu gördük.
Müslümanlar olarak bir defa şunu görmemiz lazım. İsrail, Filistin halkına yönelik ilk kez soykırım uygulamıyor. 1948 yılından beri, neredeyse her gün, her ay, İsrail’in saldırılarına şahit oluyoruz. Bundan 76 yıl önce Nekbe’yle başlayan işgal ve katliam politikası, o günden bugüne sürekli artarak devam etti. Siyonist yayılmacılık, Filistin halkının topraklarını gasp etmeyi, gerekirse bunun için masum kanı akıtmayı kendine hak görüyor. Vadedilmiş topraklar hayali, bunların gözünü adeta kör etmiş durumda. Bu amaca ulaşmak için İsrail yönetimi hiçbir kural, sınır, ahlak tanımıyor.
Uluslararası hukuka bağlı bir devlet gibi değil de, eli kanlı bir terör örgütü gibi hareket edenlerden insanlık bekleyemeyiz. Artık bir gerçeği kabullenmemiz gerekiyor. Siyonistler ve işbirlikçileri, katliamcı ideolojileri neyi emrediyorsa, bugüne kadar hep onu yaptılar, yapmaya da devam edecekler. Siyonist lobinin esiri olan Batılı ülkeler de, savundukları değerleri çiğneme pahasına, kendilerine verilen talimatları yerine getirecekler. Her hafta meydanları dolduran vatandaşlarına rağmen, İsrail’e karşı seslerini asla yükseltemeyecekler.
Son 219 gündür yaşadıklarımız bize şunu çok net anlatıyor. Vicdan sahibi ülkeler ve toplumlar haricinde, küresel sistemin efendilerinin İsrail’e baskı uygulamasını beklemek, tamamen beyhudedir. Bunlar “tavşana kaç tazıya tut” diyerek, hem uluslararası kamuoyundaki tepkiyi azaltıyor, hem de İsrail’e sütre gerisinden yol veriyorlar. Son ateşkes görüşmelerinde buna bir kez daha şahit olduk. Bizim de tavsiyelerimizle Hamas, kalıcı ateşkese giden yolda gerçekten çok kritik bir adım attı. Netanyahu yönetiminin cevabı ise Refah’taki masumlara saldırmak oldu.
Üzerinden ne kadar süre geçerce geçsin, Gazze’deki soykırımı unutmayacak ve unutturmayacağız. Yine bu süreçte para, makam ve siyasi ikbali için İsrail mezalimine lojistik destek sağlayanları da unutmayacağız.
Kimin barıştan ve diyalogdan, kimin de çatışmaların sürmesinden ve daha fazla kan dökülmesinden yana olduğu bir kez daha ortaya çıktı. Peki, Netanyahu bu şımarıklıkları karşısında ciddi bir tepki gördü mü? Tabii ki hayır. Ne Avrupa’dan ne de Amerika’dan İsrail’i ateşkese zorlayacak kayda değer hiçbir tepki gelmedi. Yasak savma kabilinden açıklamalarla süreci geçiştirmeyi seçtiler.
Birçok ülkenin İslâm alimi iki gün sürecek olan Dünya İslam Bilginleri İstişare Toplantısı için İstanbul’da bir araya geldi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kabul ettiği İslâm alimleri heyeti, Filistin sorunu, Gazze Krizi ve İnsanlığın İmtihanı, Çağdaş Meydan Okumalar Karşısında Ümmet Bilincinin İnşası, İnsanlığın Huzur ve Barışını Tehdit Eden Suni Gündem: İslam Karşıtlığı, Ümmeti Tehdit Eden Aşırılıklara Karşı Ortak Bir Söylem ve Eylem Stratejisi konu başlıkları üzerinde konuşacak.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye ile Yunanistan’ın iki duvar arasına sıkıştırılmaya çalışılan ilişkilerini rahatlatmak ve o ön yargılarla bezeli duvarları yıkmak elimizde. Tek ihtiyacımız olan çözüme odaklanmış ve samimi tarihi adımlardır” dedi. Erdoğan, Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis’in Ankara’ya gerçekleştireceği ziyaret öncesi Yunanistan’ın Kathimerini gazetesine mülakat verdi.
Ege Denizi’nin iki yakasında da barışın ve huzurun ebediyen hakim olması için ellerinden geleni yapacaklarını söyleyen Erdoğan, “Egemenlik konularının gündeme gelmesi diyalog zeminine zarar veren ve ilerlemesini engelleyen bir durum değil. Bizler bu zemini her koşulda koruyabilir ve ilerlemeyi sağlayabiliriz” şeklinde konuştu. Erdoğan, Doğu Akdeniz’de hidrokarbon faaliyetleriyle ilgili olarak, ‘kazan-kazan’ anlayışı ile iki ülke arasında bir çözüm zemini oluşturmanın mümkün olduğunu kaydetti. Erdoğan, “Herkes bilmelidir ki Doğu Akdeniz başta olmak üzere bölgede Türkiye’nin içinde bulunmadığı bir enerji platformunun başarılı olması güçtür” dedi.
Pozitif gündemle ele aldıkları ticari ilişkiler başta olmak üzere birçok başlıkta ilerlemeler sağlayıp ülkelerine kazandırabileceklerini kaydeden Erdoğan, “Örneğin karayolu nakil vasıtalarına uygulanan kotaların kaldırılması ve geçiş rejiminin serbestleştirilmesi ticaret hacmimizi çok hızlı artırarak hedeflerimize daha kolay ulaşmamızı sağlayabilir. ‘Kazan-kazan’ esasını laf olsun diye dillendirmiyoruz, biz bu konuda samimiyiz ve onlarca defa bu konuda samimiyet testinden başarıyla geçtik” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Cenneti annelerin ayakları altında gören inancın mensupları olarak yüklendiğimiz sorumlulukları ve görevleri ifa ederken, annelerimizin hayır dualarının en önemli güç kaynaklarımızdan biri olduğunu unutmamalıyız” dedi. Anneler Günü dolayısıyla sosyal medya hesabından paylaşımda bulunan Erdoğan mesajında şu ifadeleri kullandı: “Başta aziz şehitlerimizin bizlere emaneti olan kıymetli şehit anneleri olmak üzere, bu eşsiz hazineye sahip çıkmalı, annelerimize verdiğimiz kıymeti her fırsatta en güzel şekilde göstermeliyiz. Annelerimize teşekkür etmekle kalmayıp hayatımız üzerindeki etkilerini de hatırlamak için bugün çok anlamlı bir fırsattır.”